Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2021 Yılı 15. Toplantısı

- Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: - "Bir kadının bile kendini mağdur ve çaresiz hissetmediği ve şiddete güçlü bir şekilde 'dur' diyeceğimiz bir aşama, hepimiz için en büyük başarı, en büyük sonuçtur" - "(Israrlı takip suçu) Gelinen noktada bu cezayı, caydırıcılık ve ıslah açısından yeterli görmediğimizi paylaşmak isterim. Bu eylemin farklı bir suç haline getirilerek cezasının da daha nitelikli bir şekilde yapılması hususunda bu toplantıda değerli fikirlerin çıkacağına inanıyoruz. Yasamanın da bu konuda adım atacağına inancımız tam" - "Adli görüşme odalarının sayısını 110'a çıkardık. Bu uygulama sayesinde şiddetin mağduruyla şiddetin faili karşı karşıya getirilmemekte ve özel ortamlarda uzman desteğiyle bu ifadeler alınabilmektedir. Bugüne kadar bu şekilde 39 bin 50 ifade alınmıştır" - "2021 yılı içerisinde 686 kişi hakkında toplam 1028 ayrı teknik yöntemle elektronik kelepçe uygulaması kararı verildi"

25 Kasım 2021 Perşembe 17:02
Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2021 Yılı 15. Toplantısı

ANKARA (AA) - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, "Bir kadının bile kendini mağdur ve çaresiz hissetmediği ve şiddete güçlü bir şekilde 'dur' diyeceğimiz bir aşama, hepimiz için en büyük başarı, en büyük sonuçtur." dedi.

Gül, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun da katıldığı Dikmen Hakimevi'nde düzenlen, Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2021 Yılı 15. Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda geçen dönemde atılan adımların değerlendirilmesi, kurumlar arası iş birliğinin daha da artırılması açısından bu çalışmayı önemli bulduklarını söyledi.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının koordinesindeki bu toplantıda, hem bir yılın muhasebesini hem de uygulamadaki görüş ve önerileri alacaklarını dile getiren Gül, şiddete karşı tedbir alması gereken tüm kurumların aynı masa etrafında müzakere etmesinin çok anlamlı ve değerli olduğunu vurguladı.

Bir insanlık sorunu olarak gördükleri kadına karşı şiddeti önlemenin ve ortadan kaldırmanın herkes için aynı zamanda bir insanlık borcu olduğunu belirten Gül, "Kadına karşı şiddeti amasız fakatsız lanetliyor ve reddediyoruz. Sadece şiddeti değil şiddeti meşru göstermeye çalışan her davranışın her refleksin de karşısındayız ve en güçlü şekilde karşı durmaya devam edeceğiz. Zira şiddet, aile ve çocuklar başta olmak üzere hepimizi olumsuz etkilemekte ve toplum yapımıza yıkıcı bir etki ortaya koymaktadır. Bu zorbalık, bu zalimlik mahrem bir mesele de değildir." diye konuştu.

Şiddet mağduru kadınlar için adalet kapısının daima açık olduğunu ifade eden Gül, devletin bu meselede, bütün kurumlarıyla müteyakkız olduğunu bildirdi.

- "Tekrarlanan şiddet vakalarının gözden kaçırılmamasına odaklandık"

Adalet Bakanlığı olarak, bu koordinasyon toplantıları çerçevesinde ve Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un uygulanması ile ilgili çalışmaları yerine getirdiklerini ifade eden Gül, bu konuda yayınlanan genelgeye de dikkati çekti.

Genelgede, öncelikli olarak, tekrarlanan şiddet vakalarının gözden kaçırılmamasına odaklandıklarını belirten Gül, süre gelen şiddet vakası tespit edilmişse şüpheli hakkında eylemle orantılı koruma tedbirlerine başvurulmasına işaret ettiklerini aktardı.

Gül, tedbir kararı verilmeden önce mutlaka tarafların tedbir geçmişinin de sorgulanması gerekliliğini bu genelgede ortaya koyduklarını aktararak, şöyle devam etti:

"Genelgemizde, şiddet mağduru hakkında koruyucu tedbirler yanında şiddet uygulayana yönelik önleyici tedbirlerin uygulanması gerektiğine işaret ettik. Mağdurun hayati tehlikesinin bulunması halinde talebi beklenmeksizin mülki amire bilgi verilerek hemen koruma altına alınması gerektiğine vurgu yaptık. Kaygı düzeyi yüksek suç mağduru kadınların beyanlarının mutlaka uzman desteğiyle adli görüşme odalarında alınarak psiko-sosyal destek verilmesini istedik. Devam eden süreçte bu konuyu da çalışmalarımızın merkezine aldık."

- "Tedbir kararları, uzmanlık kazanmış tedbir mahkemeleri tarafından veriliyor"

Mağdur odaklı adalet politikalarının önemli parçasını, kadına karşı şiddetle mücadelenin oluşturduğunu ifade eden Gül, "2020 yılı başında Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından bir karar alındı. Kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin soruşturmalar daha önce farklı savcılar tarafından yürütülüyordu, bu kararla birlikte şimdi sadece belirli cumhuriyet savcıları ve tedbir mahkemeleri tarafından takip ediliyor. Bu çok önemli bir düzenleme ve uygulama oldu. Artık kadına yönelik şiddet vakalarında tedbir kararları, bu konuda uzmanlık kazanmış tedbir mahkemeleri tarafından verilmektedir." dedi.

Gül, 81 il ve 473 adliyede 763 hakimin, kadına yönelik şiddet vakaları hakkında tedbir kararlarına baktığını aktararak, şöyle devam etti:

"Bu suretle hem uygulama birliğini sağlamak hem de tedbirlerin etkinliğinin artırılmasını istedik ve amaçladık. Aynı uzmanlaşmayı soruşturma aşamasında da gözettik. 81 il, 134 ilçe adliyesinde Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Soruşturma Büroları kurduk. Gerek cumhuriyet savcılarına gerekse hakimlere uygulama birliğinin sağlaması için düzenli olarak hizmet içi eğitimler verildi. 6 bin 656 hakim ve savcı, bu eğitimleri almış durumdadır.

Öte yandan tekrardan şiddetle etkin mücadele için de bazı uygulamalar geliştirdik. Taraflar hakkındaki tedbir geçmişi artık sistem tarafından otomatik olarak ekrana yansıtılmaktadır. Böylece mağdur beyanı risk durumunu gösterir, kolluk olay kayıt formu yanında uyarı ekranları da dikkate alınarak vakaya uygun tedbirlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Buna yönelik hazırlıklar ve teknik altyapılar tamamlanmıştır."

- "Adli görüşme odalarının sayısı 110'a çıkarıldı"

Kadınların mağdur edildiği suçlardan tutuklu veya hükümlü olanların tahliyesine ilişkin bilgilerin de gerekli tedbirlerin alınması için kolluk birimlerine bildirilmesini sağladıklarını ifade eden Gül, böylece şiddet vakası sonrasında görev alan hakim, savcı, polis, jandarma, uzman arasında bütünlüklü bir yapı oluşturulduğunu kaydetti.

Gül, mağdurların faillerle bir araya gelmeden, uzmanların desteğiyle özel ortamlarda ifadelerini verebilmelerine imkan sağlayan adli görüşme odalarının sayısını 110'a çıkardıklarını belirterek, "Bu uygulama sayesinde şiddetin mağduruyla şiddetin faili karşı karşıya getirilmemekte ve özel ortamlarda uzman desteğiyle bu ifadeler alınabilmektedir. Bugüne kadar bu şekilde 39 bin 50 ifade alınmış durumdadır. Böylece bu kadar olayda fail ve mağdur yüz yüze getirilmemiştir." diye konuştu.

Elektronik kelepçe uygulamasının da bu yıl çok önemli bir şekilde uygulandığını söyleyen Gül, "2021 yılı içerisinde 686 kişi hakkında toplam 1028 ayrı teknik yöntemle elektronik kelepçe uygulaması kararı verildiğini görüyoruz. Bu rakam 2020 yılının aynı döneminde 224 kişi hakkında 319 tedbir kararı şeklindeydi. Yüzde 300'ün üzerinde elektronik kelepçe konusunda kararların da arttığını görüyoruz." dedi.

Kadına yönelik şiddet konusunda "sıfır tolerans" ilkesini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti hükümetlerinin ana yaklaşımı olarak gördüklerini belirten Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Uygulamalar neticesinde, özellikle kadına karşı işlenen suç soruşturmalarının ortalama tamamlama süresinin de son 3 yılda yarı yarıya azaldığını görmekteyiz. Örneğin kasten yaralama suçlarına ilişkin soruşturma süresi 2017 yılında ortalama 134 gün iken 2020 yılında 76 güne düşmüştür. Cinsel saldırı suçunda 2017 yılında soruşturma süresi ortalama 153 gün iken 2020 yılında 81 güne düşmüştür. Yine, tedbir mahkemelerimiz tarafından 2021 yılında bugün itibarıyla 254 bin 994 kişi hakkında tedbir kararı verildiğini görüyoruz. 2020 yılında bu rakam 221 bin 57 idi. Bu kararların önemli bir bölümünü önleyici tedbir kararları ihtiva ediyor."

- "Israrlı takip suçunun cezası artırılsın"

İnsan Hakları Eylem Planı'nda, "ısrarlı takibin ayrı bir suç olması ve bu cezanın artırılması"nın ayrı bir başlık olarak yer aldığını dile getiren Gül, şunları kaydetti:

"Halihazırda tek taraflı ısrarlı takip, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu olarak değerlendirilmekte ve bu da üç aydan bir yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaktadır. Ancak gelinen noktada bu cezayı, caydırıcılık ve ıslah açısından yeterli görmediğimizi paylaşmak isterim. Bir kadın iş yerinden, fabrikasından, kafeden, parktan, üniversiteden çıkıp evine giderken ya da trafikte, ısrarla takip ediliyor ve bunu sadece kişilerin huzur ve sükununu bozma olarak değerlendirmenin, cezanın üç aydan bir yıla kadar hapis olarak verilmesinin caydırıcı olmadığını, yeterli olmadığını düşünüyoruz. Bu eylemin farklı bir suç haline getirilerek cezasının da daha nitelikli bir şekilde yapılması hususunda bu toplantıda da değerli fikirlerin çıkacağına inanıyoruz. Yasamanın da bu konuda adım atacağına inancımız tamdır.

Bir kadının bile kendini mağdur ve çaresiz hissetmediği ve şiddete güçlü bir şekilde 'dur' diyeceğimiz bir aşama, hepimiz için en büyük başarı, en büyük sonuçtur. Tabii ki en önemli konu şiddet faili... En ağır cezayı elbette alacaktır ama öncelikli olan, bir kadının hiçbir şekilde ve surette şiddete maruz kalmadan bunun önlenmesidir. Kim olursa olsun, kimden gelirse gelsin ve kime yönelirse yönelsin şiddetin karşısında durmaya devam edeceğiz. Bu konudaki hassasiyetli çalışmalarımızı sürdüreceğiz."

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.