Geçen hafta Suud Prensi Selman Ilımlı İslam’a destek vereceğiz açıklamasının neye tekabül ettiğini yazmıştım. Bu açıklamaların İran, Rusya ve Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğinin altını çizmiştim. Tezim şu. İran ve Rusya bölgede ittifak ederek Ortadoğu’nun patronu olma yolundalar. Irak’ın yönetimi İran’ın eline geçti. Suriye’de İran etkili hale geldi. İran’ın etkili olması Rusya’nın da bölgenin patronu olması anlamına geliyor.

Bölgedeki Şia kuşatmasına karşı yeni bir eksen arayışı var. Bu arayışın başında Suudi Arabistan yer alıyor. ABD Obama döneminde İran’a çok sıcak mesajlar verdi. İran bu dönemde gücünü artırdı. Şimdi ise Trump var. ABD’nin yeni yönetimi İran’a müdahaleyi öngörüyor ve Suudi Arabistan’la ittifak edecekler.

ABD kamuoyunda Suudi Arabistan terörün kaynağı olarak görülüyordu. El Kaide, Deaş, Taliban gibi unsurları Suudi Arabistan destekliyor iddiası vardı. Sözde radikal İslamcıların arkasında Suud var deniliyordu. Her türlü intihar eylemini, bombalı eylemi bu örgütler yapıyor deniliyordu. Prens Selman ABD’nin desteğini almak için makas değiştirme kararı aldı. Ilımlı İslam açıklaması ABD ve İsrail ile yapılan ittifakın yapı taşıdır.

Suudi Arabistan’da yapılan saray darbesine ABD yönetimi destek veriyor. Prens Salman ABD, Mısır, İsrail eksenini ile bir araya gelerek İran ve Rusya’yı dizginlemeyi düşünüyor. Bölgede çok ilginç gelişmeler oluyor. Lübnan Başbakanı Said Hariri İran beni öldürecek diyerek ülkesini terk etti ve Suudi Arabistan’a yerleşti. Öte yandan İsrail Başbakanı Netenyahu İran bölgede tehdit olmaya başladı. Lübnan liderinin açıklaması bunun için somut delildir demiştir.

Bir başka gelişme Yemen’den atılan füzelerdir. Bu füzeler Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’ı hedef almıştır. Güçsüz ve fakir bir ülkenin Arabistan’a füze atması akla ziyan bir durumdur. Suud yönetimi bu füze olayının arkasında İran’ın olduğunu açıklamıştır. Yemen’deki İran yanlısı Husiler bu saldırının arkasındadırlar.

Bütün bu gelişmeler bölgede 3. Dünya Savaşına doğru ilerlediğimizi gösteriyor. İran’ın yayılmacılığını bırakması lazım. Ortadoğu’da büyük bir Fars- Şia Devleti kurma projesinden vazgeçmesi gerekir. Suriye benim olsun, Irak benim olsun, Suudi Arabistan parçalansın, Türkiye bölünsün diyen İran’ın bu yayılmacılığına bir son verilmelidir. Türkiye hiçbir realitesi olmayan Rusya ve İran eksenine bel bağlamamalıdır. İran nihayetinde Irak ve Suriye üzerinden Türkiye’yi çevrelemiştir.

Bu gelişmeler Türkiye için hem bir fırsat hem de tehdittir. Türkiye Suud- ABD ekseni ile Rus- İran ekseni arasında bir denge pozisyonu kurabilir. Bu dengeleme pozisyonu, ara buluculuk pozisyonu ülkemizi güçlendirir. Rusya ve İran yakınlaşmasının hiçbir temeli yoktur. Anlamlı da değildir.

 Bizler İran ve Rusya’yı durduracak bir projeksiyona sahip olmalıyız. Elbette İsrail- ABD eksenine teslim olmak doğru değildir. Ancak büyük Pers-Şia İmparatorluğuna da göz yummayız. Türkiye bu iki blok arasında ara bulucu rolü üstlenmelidir. Üçüncü dünya savaşının çıkmasına mani olmalıdır. Nihayetinde çıkacak bir üçüncü dünya savaşı bölgeyi kan ve gözyaşı denizine çevirecektir.