SON ABDAL, EŞSİZ SANATÇI, GÖNÜL İNSANI…

Anadolu’dan çıkan saz ve söz ustası Neşet Ertaş, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya yaptığı göçler sırasında yöreye yerleşen Abdalların mirasını taşıyan son isim.

25 Eylül 2018 Salı 12:23
SON ABDAL, EŞSİZ SANATÇI, GÖNÜL İNSANI…

1938 yılında Kırşehir Çiçekdağı’nda dünyaya geldi. Babası Bozlak türünün en önemli isimlerinden saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım’dı. Okula gidemedi, müzik hayatına babasının yanında gittiği düğünlerde saz çalarak başlangıç yaptı.


 

NEŞET ERTAŞ ADINI DUYURUYOR

14 yaşına geldiğinde İstanbul’a gitti, farklı işlerde çalıştı. 1957 yılında ilk plağını çıkardı ve “Neden garip garip ötersin bülbül” türküsüyle efsane saz ustası adını duyurmaya başladı. Kendine has tavrı ve müziğiyle Türk halkının sevgisini kazandı.

2 yıl İstanbul’da çalıştıktan sonra, Ankara’da farklı yerlerde sahne aldı. Çalıştığı yerlerden birinde Leyla adlı bir kadınla tanıştı ve babasının karşı çıkmasına rağmen onunla evlendi. Askerden döndüğünde ise 7 yıl süren evliliğini bitirdi.

BOZKIRIN TEZENESİ

Onun için en büyük nimeti sazına ses veren parmaklarıydı. Neşet Ertaş, 1978 yılında parmaklarından felç geçirdi. Bu nedenle işsiz kaldı. Tedavi olacak parayı da bulamayınca, Almanya’da yaşayan kardeşinin yanına gitti. O yıllarda memleket hasretini, gurbeti tattı. Yaşanmışlıkları her zaman ona ilham verdi.

Almanya’da yaşadığı dönemde, Yaşar Kemal “İnce Memed” adlı kitabını “Bozkırın Tezenesi’ne” diye imzalayarak Neşet Ertaş’a yolladı. Onu en iyi anlatan kelimeler bir araya gelmişti, artık “Bozkırın Tezenesi” olarak anılıyordu.

Uzun bir süre kaldığı Almanya’dan 2000 yılında Türkiye’ye döndü. İstanbul’da verdiği konser, onun sahne hayatına dönüşünün bir simgesiydi.

BİR ÖMRÜ SAZIYLA, SÖZÜYLE GEÇİRDİ

Süleyman Demirel döneminde Neşet Ertaş’a “devlet sanatçılığı” teklif edildi. O ise büyük bir alçakgönüllülük gösterdi. “Devlet sanatçısı olmak ayrımcılığa yol açar, ben halkın sanatçısı kalmayı tercih ederim” diyerek teklifi reddetti.

“Garip” mahlasını kullanan Neşet Ertaş’ı, 2010 yılında UNESCO, “Yaşayan İnsan Hazinesi” kabul etti. Aradan 1 yıl geçti, başka bir unvana daha sahip oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından “fahri doktora” unvanına layık görüldü. Bağlamadaki tavrı, eserleri derslere konu oldu.

Çocukluğundan başladı onun saz aşkı, ölene kadar sürdü. Sazını elinden, türküyü dilinden bir ömür bırakmayan “Bozkırın Tezenesi”, 25 Eylül 2012’de hayatını kaybetti. Ondan geriye hala dillerden düşmeyen türküleri, caddelere ve okullara verilen isimler kaldı. Mütevazi sanatçının mezar taşında şu sözler yer alıyor.

“Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp. Hakk’a bağlı. İncitme canı, incitme.”

Anahtar Kelimeler:
Neşet ErtaşOrta Asya
Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.